30 Ocak 2009 Cuma

23/07/08 - Süzgeç

hani avrupa kentlerindeki sokak göstericileri var ya. onlardan olucam ben. çok imrendim. üç beş bozuklukla gününü geçiriyo adam. ertesi gün kısmet. cesaret ister abicim. ha, ben cesaretli görüneyim diye düşünmüyorum bunu, o ayrı konu.

filmden çok etkilendim. ben lisede küçük kaçamaklarımı deniz kenarında yapardım hep. çok güzel manzaraydı. kendim etkileniyordum romantizmden, kıza gösteriş yapmakla hiç alakası yok. filmi izlemeden nasıl bi duyguyu özlediğimi anlayamayacaksın. wristcutters: a love story.

sarı ışık altında içki içmeyi özledim ben. sarı ışıklarım olsa, altında küçük bi masa.

birine veda etmeyi çok özlemişim mesela, farkettim. çok az insana temelli veda etmişim zaten. (veda nası bi sözcük, neler oluyor?). o anlar çok hüzünlü olur, biliyorum. ilginç bir hazdır hüzünlenmek. neşenin zıttının yaşanmadığı bi hayatta neşenin tam anlamıyla neşe olması imkansızdır. orta seviyede hapsolmaktır. o uç hüzün seviyesine ulaşmayalı çok olmuştu, iki sene kadar. benim hayatıma göre uzun süre iki sene. tembelçizer çizmişti böyle bi şey. bulucam.

bu yazdıklarım aslında daha masum, daha çocuk gibi konuşan bazı duyguların süzgeçten geçerek ulaşan halleri. kabul buyurunuz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

buyrun