Düşün ki erken yaşta fazla tatmin olmuş ego'n, daha fazlasını istemiyordu. Her şeyi, hakikaten her şeyi, salmaya programlamıştın kendini. Hırs dediklerine benzer bi hissin vardı bi zamanlar, şimdi hatırlıyorsun sadece.
Empatiye su gibi ihtiyaç duyuyorsun, olmuyor, kimse yeltenmiyor bile. Düşün ki omzunda bir dost eli özlüyorsun, yok. Uzaktalar. 10 lira, birkaç saat, bir bahane, yolda içeceğin sigaralar, öksürükler, trende beynine işleyen satıcılar, yolda yutacağın bi çuval toz kadar uzaktalar.
Düşün ki neşeli insanları görüp kendi üzgünlüğüne üzülüyorsun. Ben de neşeli olsam diyorsun, oluyorsun da. Sonra bedelini ödüyorsun. Belki ödeyemiyorsun. Yazık.
Kusurları örtmede hep gece gibi oldun. Aslında bakınca gördün ki Mevlana'nın gösterdiği güzel insana benziyorsun. Yalnız göründüğün gibi olamıyorsun her zaman. Her insan farklı tanıyor seni; çünkü rollerinde can çekişiyorsun. O yüzden Mevlana da kapısından içeri almıyor seni.
Herkesi anlamaya çalışıyorsun. Anlaşılmayı seviyorsun çünkü.
Düşün ki küçük bir zamanı solumak için uğraşıyorsun onunla, usulünü tutturamıyorsun. Kendin gibi konuşmayı unutmuşsun. Belki bir kendin de yok. Neyse, komikleşmeyelim. Kırıcı olsunlar kastıyla söylenmemiş laflara kırılıyorsun ve darılıyorsun, barışıyorsun kendi kendine. Yüksek sesle küfür eden esnaftan, kartal'dan yükselen laz şarkısından, yarattığın sessizliğin telefonla bozulmasından nefret ettin.
Edilgen duygular peşindesin sanki. Olmuyor.
Düşün ki evden çıkıyorsun, hava sıcak. Çok sigara içtin, hala içiyorsun. Düşün ki birkaç gün önce canın sıkılarak oturduğun ve deliyi izlediğin bankta bugün sessizce ağlıyorsun. Çok az, azıcık ağlıyorsun, ne cesaretin ne mecalin var daha fazlasına. Düşün ki günlerdir dudaklarını ısırıp ağlamamaya çalıştın ve tutamadın artık, yerdeki izmaritlere bakarak erkek gözyaşları döktün. Sonra deli gelip seni gördü, gitti.
Düşün ki merak ederek başladığın bir işi bırakmak zorunda kaldın. Utandın.
Düşün ki hakaretler duyuyorsun günlerdir ailenden. Kimisi babasını kaybetmiş, özlüyor, kimisi annesini hiç görmemiş, bilmiyor. Sen nasıl bu durumdasın, anlamıyorsun.
Düşün ki hayat devam ediyor, sen noktacık bile değilsin koca dünyada. Gaza gelip sönüyorsun, susuyorsun. Anlaşılmaya çalışıyorsun yazdıklarında. Milyonlarca virgülün var, neden? Neden ikinci tekil şahısa yazdın? Açık yazdığını sanıyorsun, sonra bi okuyorsun, o kadar da açık değiller. Dönüp açıklamak istemiyorsun, bitiriyorsun.
Düşün ki özetle kötü hissediyorsun
ya da düşünme, ko götüne
hı?
30 Ocak 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
buyrun