Bana seni soruyorlar güzelim, biliyor musun? Bir şey diyemiyorum, laf geveliyorum. Yere bakıyorum, aklım karışıyor.
Güneş benim için hala aynı saatte kararıyor, aynı saatte aydınlanıyor. Aynı yerde, aynı benleyim. Ben de isterdim bütün buraları, bu otobüs kokularını, bu toz bulutlarını, bu yalnız akşamları bırakıp gitmek. Seni unutabilmek için.
Galiba astımım azacak tekrar. Ölüm gibi bir his kaplıyor göğsümü sık sık, nefesim sıkışıyor. Öleceğim sanıyorum, bir sancı kaplıyor vücudumu. Bu gece uyuyamayacağım, nefesim sıkışıyor. 'Nefes alamıyorum baba' diyerek babamın göğsünü tırmalayacağım yaşı da geçtim. Nefes alamıyorum, biliyor musun?
Şimdi aklının köşesine uğruyorsam günde bir kez, o da olmayacak. Bir zaman sonra burda yaşadığımız güzel şeyler sana uzak olacak. Çimenlere battaniye attığımız günü, sana müzik yaptığım zamanları, labdan benimle sigara içmek için çıktığın zamanları, fıskiyelerden korkup bana sarılışını, pembe gözlüğünün üstünden bana bakışını unutacaksın. Burayı okumayı da. Ama ben ne buraya yazmayı, ne de yaşadıklarımızı unutmayacağım, unutamayacağım. Çünkü burdayım, beni bıraktığın yerde, hayalinle başbaşa.
Artık ne yaptığını, yapacağını söylemeyeceksin, bilmeyeceğim. Belki daha da başka ülkelere değiştireceksin güneşini, bilemeyeceğim. Meçhul olacaksın, ırak olacaksın, gözlerime dolacaksın, ve kimlere kapılacaksın ben yokken kalbinde?
Bana seni soracaklar, bir şey bilmeyeceğim ki, ne diyeceğim?
17 Haziran 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)